[BOŞ SES] Evet
buraya kadar infertilite tanı ve tedavi aşamasında vereceğimiz eğitim ve
danışmanlıkta karşımızdaki kişinin neler hissettiğini
bizim bu konuya nasıl yaklaşmamız gerektiğini değerlendirdik.
Şimdi infertiliteye yönelik danışmanlığın bileşenlerinden söz etmek istiyorum.
Burada 3 tip danışmanlıktan bahsediliyor.
Bir tanesi uygulamalara ilişkin danışmanlık,
ikincisi destek danışmanlığı ve üçüncüsü de terapatik danışmanlık dediğimiz
tedavi edici danışmanlık olarak karşımıza çıkıyor.
Uygulamalara ilişkin danışmanlıkla ilgili insan fertilizasyon
ve embriyoloji otoriteleri şunu öneriyorlar.
Eğer bir kişi in vitro embriyo oluşturmak oluşturulacak şekilde tedavi alacaksa,
eğer gametleri veya embriyoları saklanacaksa eğer bağışlanmış gamet
ya da embriyo ile bir tedavi alacaklarsa ya da tedavi için
veya embriyo biyopsisi, embriyo saklanması ve diğer embriyolojik
amaçlara yönelik eğitim görecek kişilere embriyo sağlamak için herhangi bir sürecin
içine giriyorlarsa bu kişilere mutlaka yardımcı üreme teknikleri uygulamalarına
ilişkin bilgi verme danışmanlığının sağlanması gerektiğini vurguluyorlar.
Bu size yasal bir
zorunluluk olan bilgilendirilmiş onam kavramını hatırlatabilir.
Aslında onu da içeren fakat onun daha da üstünde bir kavramdır
uygulamalara ilişkin danışmanlık.
Neden üstünde diyoruz?
Çünkü burada örneğin embriyo dondurma
işleminde bunun riskleri bilgilendirilmiş onamda
kişi için riskleri sağlık risklerini içerirken burada sosyal riskleri,
ileride olabilecek örneğin karı kocanın boşanması durumunda embriyoya
neler olabileceği ya da yasal zeminin
neler olduğu gibi tedavinin nerede kesileceği,
dondurulmuş spermlerin hangi koşullar altında kullanılabileceği
gibi çok daha kapsamlı ve geniş tedaviye giren herkesi kapsayacak
şekilde bilgilendirilmesi gerekiyor.
Bunu dikkatli ve doğru bilgilerle yapmak lazım.
Destek danışmanlığı ise bu kapsamda danışman tedavi öncesi,
tedavi sırası ve tedavi sonrasında yaşanan stres, kişinin yaşadığı gelgitler,
duygular ve distresi gidermesine yönelik sunulan tüm emosyonel desteği içerir.
Hasta merkezli bakımın bir parçasıdır.
Çünkü önceki slaytlarımızda da konuştuk herkes farklı duygular yaşayabilir.
Getirdikleri tüm yaşam deneyimleriyle verdikleri tepkiler farklı olabilir.
Destek danışmanlığı sırasında çifte kadına erkeğe özel
danışmanlık verilmesi bunu kapsamaktadır.
Herkes özeldir, farklıdır, sorunlarını farklı yaşar.
İşte uzmanlar ortaklığı dediğim danışmanlık tanımı
bu kapsamda devreye girmektedir.
Tedavi edici danışmanlık ise destek
danışmanlığının belirgin bir devamı niteliğindedir.
Emosyonel destekte kişi normal yaşadığı süreçler olabilir.
Tedavi edicide belki bu süreçlerin biraz daha patolojik sürece dönüşmesi
ve onun normale döndürme anlamında birtakım gereksinimler ortaya çıkabilir.
Burada kullanılacak yöntemler refleksiyon olabilir.
Yani kişinin infertilite ve tedavisi ile ilgili yaşadıkları duygu ve
düşünceleri yansıtması istenebilir.
İçinde bulundukları durumu kabul etmelerini sağlayıcı girişimler,
infertilitenin ve tedavinin yaşamındaki etkilerini konuşmaları,
eğer ebeveyn olma dışında hayattan bekledikleri, onun dışındaki dünya,
orada neler yapabilecekleri ve bunu yapabilecekleri şeyleri bulmaya yönelik
neler yapmaları gerektiği gibi konuları içermektedir tedavi edici danışmanlık.
Aynı zamanda distresi azaltmak, problem çözmeyi geliştirmek için
baş etme stratejileri geliştirmeyi de kapsar.
Genelde yapılmış çalışmalar özellikle emosyonel cevabı ağır olan kişilerin
probleme yönelik çözümler değil, duygusal baş etme stratejilerini
kullandıklarını, kaçınma gibi, izolasyon gibi,
ağlama gibi çözümlerle infertiliteyle baş ettiklerini göstermektedir.
Daha önce de vurgulamıştık infertiliteyle baş etmenin en etkili yolunun tedavi
almak olduğunu.
Tabii ki tedavi bir probleme yönelik baş etmedir.
Ama diğer ilişkilerde sosyal ilişkilerde de
probleme yönelik baş etmelerin kullanılması yönünde ve bunların bulunması
yönünde çifte danışmanlık yapmak yine hemşirenin görevleri arasındadır.
Bu aşamada özellikle ilk görüşmeye geldiklerinde kişilerin içinde
bulundukları psikolojik durumun değerlendirilmesi çok önemlidir.
Çünkü çalışmalar gösteriyor ki tedaviye depresif başlayan
anksiyetesi yüksek kişilerin tedavi başarıları daha düşük oluyor.
Ya da gebe kaldıkları takdirde postpartum depresyon görülme sıklığı artıyor.
O nedenle aslında tedavi başında çiftin emosyonel durumunun optimum
seviyede olmasının sağlanması ve eğer böyle değilse çift ile konuşularak bunlar
sağlandıktan sonra tedaviye başlanması da önemli bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
Genelde çift hangi psikolojik durumda olursa olsun bir an önce
tedaviye başlayıp bunu gebe kalarak çözümlemeyi amaçlamaktadır
ve bu yönde talepleri vardır.
Ancak bizlerin kötü psikolojik durumla başlamış
kişilerin başarısız tedavi sonucu daha da kötü olabilecekleri düşüncesiyle
öncelikle psikososyal durumlarının düzeltilerek tedaviye başlamaları
konusunda biraz daha ısrarcı olmamızda fayda var diye düşünüyorum.
Evet biraz da teknolojinin hemşireliğe getirdiği konulardan bahsetmek istiyorum.
Teknoloji aslında kültürel bir değişimdir.
Kültürel değişimin bir şeklidir.
Kültürden şekillenir teknoloji ve aslında kültürü oluşturur.
Baktığımız zaman üreme alanındaki teknolojik
yeniliklerin de ortaya çıkan yeni ilaçların, yeni aletlerin,
prosedürlerin kullanıma girmesinin hemşirelik kültüründe,
hemşirelik açısından da yeni sorumluluklar,
yeni roller ve yeni sorunlar oluşturduğunu görebiliyoruz.
Örneğin spermlerin ve embriyoların dondurulabilmesi oosit donasyonu,
taşıyıcı annelik gibi 3.
parti tedavi yaklaşımlarının gündeme gelmesi,
over dokusu dondurulması gibi hem etik açıdan tartışmalı yasal
boyutu netleşmemiş ya da hiçbir zaman netleşemeyecek aslında
etik olarak çok da çözümlenemeyecek ama yasal olarak belirlendiği
zaman uygulanabilir birtakım yöntemler hemşirenin de içinde
bulunduğu sistemde daha dikkatli, daha bilgi
verici bilgi verici olunması gerektiren bir sorumluluk gündeme getirmektedir.
Üreme teknolojisi sadece yeni biyolojik taşıyıcı annelik,
akrabalık gibi kategoriler oluşturmamakta, başka kavramlar da ortaya çıkarmaktadır.
Bu kavramlar hastanın durumunun tanımlanmasında, yani biz şu ana kadar hep
infertilite hemşireliği diye konuştuk ama aslında çok daha farklı
tanımların da ortaya çıktığını görüyoruz.
Bunlar normal fertil, normal infertil,
henüz infertil olmayan kişi gibi kavramları karşımıza çıkıyor.
Biraz bunlardan bahsetmek istiyorum.
Normal fertil yeni teknolojilerle birlikte sağlıklı ve fertil kişilerde
infertilite teknolojisinden etkilenen hasta konumuna gelmişlerdir.
Örneğin sperm donasyonu, oosit donasyonu ya da taşıyıcı annelik
yapacak kişiler aslında kendileri infertil olmamalarına rağmen infertilite
teknolojilerinin odağına oturan hasta konumuna gelmişlerdir.
Normal infertil kavramı da olayı değiştirdi.
Burada baktığımız zaman aslında yaşlanmanın ya da menopozun normal
fizyolojik bir olay olarak infertiliteye sebep olduğunu biz biliyoruz.
Ancak üreme teknolojisi artık karşımıza 40, 50,
60'lı yaşlarda anne olmuş kişileri çıkarıyor.
Bu nasıl sağlanıyor?
Yeni teknoloji sayesinde bu kişiler kendi çocuklarına sahip olabiliyorlar ya da
kızlarının, akrabalarının çocukları için taşıyıcı annelik görevi görebiliyorlar.
Ve bu şekilde normalde infertil olması gereken kişilerin infertilite
teknolojileri sayesinde infertil hasta durumuna geldiğini görmemiz mümkün.
Bir de henüz infertil olmayan, ama gelecekte infertil olacak bir grup var.
Özellikle üreme fonksiyonlarına zarar veren tedavilere maruz kalan kişiler.
Örneğin çocukluk çağı kanserleri yaşayan özellikle kız çocuklarında.
İşte kemoterapi alan üreme çağındaki erkeklerde ya da psikiyatrik
nedenlerle çocuk sahibi olamayan kişiler aslında fertil olmalarına
rağmen gelecekte infertilite sorunu yaşayabilmeleri ihtimali
nedeniyle infertilite tedavi teknolojisine maruz kalmaktadırlar.
Hermafrodit interfil bu biraz daha kuramsal bir bakış açısıdır.
Aslında infertil kadın infertil erkek kavramının
cinsiyetten uzaklaşarak infertil çift kavramına dönüşmüş şeklidir.
Çünkü artık literatür erkeğin ya da kadının
infertil olmadığını çiftin infertil olduğunu vurgulamaktadır.
Çünkü şunlar gözlemlenmiş.
Hiçbir şekilde tedavi edilemeyen çiftler bir şekilde evliliklerini sonlandırıp,
ilişkilerini sonlandırıp bu kişiler başka kişilerle evlendikleri ya ilişkiye
girdikleri takdirde çocuk sahibi olabildiklerini her ikisinin de
gözlemlemişler.
Bunlar da bize kişinin değil kişilerin değil çiftin
infertil olduğu kavramını yaratmaktadır.
Bir diğer faktör de özellikle erkek infertilitesi nedeniyle yapılan tıbbi
müdahalelerin ve infertilite tedavilerinin dönüp dolaşıp sonuçta kadının
infertilite tedavilerine maruz kalmasına ve gebe kalamayan
kişinin kadın olmasıyla sonuçlanmasına dolayısıyla infertilitenin
yükünün kadına bir şekilde yüklenmesine sebep olmaktadır.
Artık hasta olarak çift düşüncesi tedaviye her iki kişiyi
de dahil etmek için bir çabadır.
Yani tedaviler sırasında erkeğe dur ve bekle demek yerine yapacak görevler
vermek, örneğin eşine destek olmak işlem sırasında yanında bulunmak,
en azından yaşadıklarına şahit olmak onu desteklemek
gibi görevler verilebilmektedir.
Burada amaç kadına odaklanarak infertilite için onu suçlayan kadın merkezli bakıştan
uzaklaşmak ve infertiliteyi çiftin problemi olarak çözümlemeye yönelmektir.
Şöyle özetlemek istiyorum.
Bakım verdiğiniz infertil çiftler ne yaşıyor, ne hissediyor,
hangi tepkileri veriyor?
Eğer bunları biliyorum, farkındayım, anlıyorum diyorsanız,
bireylerin çiftlerin bu sorunlarıyla baş etmelerine yardım
edebilecek mesleki bilgi ve deneyime sahibim bunu yapmak için gücüm var,
onlara gerekli eğitim ve danışmanlığı sunabilirim ve bunu yapmak istiyorum
diyorsanız, tanı ve tedavi aşamasında onları en yakından gözlemleyebilen,
onlarla en çok vakit geçiren en sık karşılaşanın hemşire olduğunu
biliyorsanız ve bu kapsamda da eğitim ve danışmanlık görevimi yapabilirim ve
hemşirelik rollerini gerçekleştirebilirim diyorsak o zaman infertilite
hemşiresi olarak bütün rollerimizi gerektiği gibi yerine getirebiliriz.
Bu, güç, istek ve bilgiye sahip olmanızı ve bu
şekilde infertil çiftlere gerekli desteği sağlamanızı diliyorum.
Teşekkür ediyorum.